ZİNCİRE VURULAN NEFİS.
İnsanlar ileride kendilerini bekleyen zor günü bir yana bırakarak geçici dünyayı seviyorlar.
21.yüzyılda insanlar modern hayatın getirdiği doyumsuzlukla arzu ve ihtiraslarına yenik düşerek ahlaki ve dini değerlerini kaybetmiş adeta kapitalizm sistemin esir aldığı bir dünyada özgürlestiğini zannederek nefsinin kölesi olmuştur.
Malesef ki bunun farkında olmadan yaşayan milyonlarca insanlar var...
Geçen gün internette bir videoya denk geldim.
Videoda adamın biri boynuna köpek tasmasını takmış ve tasmaya zincir bağlayıp eline almış öylece sokaklarda dolaşıyordu.
Adamın görüntüsü Dikkatimi çekince, bir an aklını yitirmiş bir meczup olduğunu düşündüm.
Adamla röportaj yapılınca bu seferde konuşması Dikkatimi çekti ve ilgiyle izledim.
Adam şöyle diyordu;
"Nefsime yenik düşüyordum, onu dizginlemek için boynuma köpek tasması taktım ,aslında tasmayı kendime değil nefsime taktım, nefsimi ancak böyle zaptediyorum.
Bunu herkes millet ne der diye çekinir yapamazlar kolay kolay ,
Ben, kimse ne der diye umursamıyor nefsimi ancak böyle dizginliyorum ve kötü alışkanlıklarım dan da böylece vaz geçiyorum. insanlara karşı da daha kibar oluyorum, bağırıp çağırmıyorum" diyordu.
Ardından ;
"Namaz kılmak istiyordum ama kılmıyordum çünkü, nefsim izin vermiyordu. Kahve ye gidip arkadaşlar la oyun oynuyordum.
Nefsimin kölesi olmuş o ne derse onu yapıyordum. "
"Düşündüm taşındım nefsimi bu şekilde kendime köpek yapmaya karar verdim.
O benim kölem oldu ben bu zincirle onu bağladım. "
"Artik camiye gidip 5 vakit namazımı kılıyorum.
Ben nefsimin değil ,Allah'ın kölesi olarak yaşıyorum. Şimdi daha mutluyum" dedi.
Akıllı kişiler gerçekle fani hayatı ayırt ederek farkına varandır. Feraseti ve gayreti elden bırakmadan, dünya hayatının zevk ve sefasına kapılmadan asıl mekanımız olan ahiret hayatına hazırlık yapmamız konusunda Yüce Rabbimiz bizleri şöyle uyarıyor.
“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, bir eğlence, bir süs, aranızda bir övünme, mal ve evlat çoğaltmada bir yarışmadan ibarettir.
Bu bir yağmur gibidir ki bitirdiği bitki çiftçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onu sapsarı bir hâlde görürsün. Sonra da çer çöp olur. Ahirette ise şiddetli bir azap vardır, Allah’ın bağışlaması ve rızası da vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.” (Hadîd süresi 57/20.)
Tasavvuf yazarı şair ve tevsirci İsmail Hakkı Bursevî, Ankebût suresinin 64. ayetinin tefsirini yaparken;
Dünya ve içindekilerin ahirete nispetle cansız ve ölü mesabesinde olduğunu belirtir.
Ancak iman nuru ile hayat verilenler müstesna.
Nitekim zikredilen ayette ahiret,
“lehiye’l-hayevân” diye isimlendirilmiştir.
Bu kelime ise kendisinde canlılık belirtisi olan şeyler için kullanılır.
Şu hâlde hakiki hayat, ölüm ve yok oluşun musallat olmadığı bir hayat olmalıdır.
Maalesef ne var ki insan, tabiatı gereği hep peşin ve kolay olanı tercih etmektedir. Dünya nimetlerinin değersiz olduğunu anlatan şu ayette de belirtildiği gibi; “Kadınlar, oğullar, yük yük altın ve gümüş, salma atlar, davarlar ve ekinler gibi nefsin şiddetle arzuladığı şeyler insana süslü gösterildi. Bunlar dünya hayatının geçimliğidir. Oysa asıl varılacak güzel yer ancak Allah'ın katındadır.”
(Âl-i İmrân, 3/14.)
Bir hadis de dünya ve ahirete karşı almamız gereken önlemleri şöyle anlatılır. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.s) bir gün hasta bir sahabiyi ziyaret eder.
Ona nasıl dua ettiğini sorar. O da, “‘Allah’ım! Beni ahirette nasıl cezalandıracaksan onu şimdiden dünyada bana ver ki ahiretteki azaptan kurtulayım , şeklinde dua ediyor.”
Bunun üzerine peygamberimiz , böyle dua etmemesi konusunda onu uyarır.
Kendisine,
“Ey Rabbimiz! Bize bu dünyada da iyilik ver, öteki dünyada da iyilik ver; bizi cehennem azabından koru!”
(Bakara, 2/201.) şeklinde dua etmesini tavsiye eder.
Selam ve dua ile nefsimizi zincire vurmak dileğiyle
Hayırlı cumalar.
Melek Pehlivan Öztürk